Kronik Kitap’tan yayınlanan İstihbarat Sanatı, 11 Eylül saldırılarına ve ABD’nin Afganistan’daki varlığına içeriden bir bakış sunarken her iki olayın da ABD’de hala tartışma konusu olduğu hatırlatıyor. Yazar, istihbaratta iç çekişmelerin dış mücadelelerden daha yıpratıcı olduğunu samimiyetle anlatıyor. Yaşananları romantize etmeden…
Casusluk konulu filmleri sevenler için akıllara ilk gelen iki isim James Bond ve John Le Carre. Biri elli yılı aşkın bir süredir beyaz perdede ilgi toplayan, diğer ise casusluk romanları türünün ilk örneklerini edebiyat dünyasına kazandırmış iki isim. Ian Fleming’in karakteri her ne kadar romantizme kaçan bir casus hikayesi portresi çiziyorsa Henry A. Crumpton’un Kronik Kitap’tan çıkan İstihbarat Sanatı CIA’de geçen istihbarat yaşamını gerçekçi bir üslupla okuyucuya veriyor.
Casusun Üniversite Macerası
Kronik Kitap’ın Gizli Teşkilatlar Serisi’nden çıkan İstihbarat Sanatı, bir istihbarat örgütüne girişte yaşanacakları, sahada yaşanan krizlerin nasıl çözüldüğünü “içeriden bir sesle” anlatıyor. 23 yaşında birçok mülakat, sınav ve yalan makinesi testinden sonra stajyer operasyon görevlisi olarak CIA’in Gizli Servisine katılan Henry Crumpton bir gizli servisin iç yapısını dünyayı sarsan olaylar üzerinden anlatıyor. Yazarın anlatısında ABD iç siyasetine yönelik eleştiriler de dünyayı sarsan olayların içyüzünü anlamamıza yardımcı oluyor. Kitap, bir yandan da yazarın CIA’deki görevini sürdürürken üniversiteye dönmesi ve burada istihbaratın bir sanat olduğunu anlamasını da içeriyor: “Yılların tecrübesine rağmen ne kadar cahil olduğumu fark etmem utanç vericiydi.” Kitabın ortaya çıkmasındaki bir sebep de yazarın, casus filmlerindeki sınırsız imkanlara sahip ajan imgesini kırma isteği.
11 Eylül’den Afganistan’a
Crumpton kitapta, 1947’de Truman Doktrini’nin ilanından SSCB’nin 1991 yılında dağılmasından sonra kendini dünyanın süper gücü olarak kabul ettirdiğini düşünen ABD’li yöneticilerin nasıl yanıldıklarını anlatıyor. Yazar o dönemi “önderlerimiz jeopolitik risklerin kendiliğinden kaybolup gideceğini düşündü” diye anlatıyor: “Hatta bazıları Gizli Servise ihtiyaç kalmadığını söyleyecek kadar ileri gitti. 1990’larda Kongre ‘bütçe kısıtlaması’ yaparak teşkilatın bütçesini kuşa çevirdi. Sahada görev yapan bir istihbaratçı olarak bu dönemdeki kesintiler yüzünden operasyonların batıp şebekelerin kaybolup gittiğine bizzat şahit oldum. CIA dünyadaki tüm istasyonlarını kapattı”.
Ülkeler Arası Casusluk Yarışı
Kendisine karşı tek tehlikeyi Sovyet Rusya olarak gören ABD’nin 11 Eylül saldırılarıyla istihbarata verdiği önemi yazar sayılarla anlatıyor: “11 Eylül’ü takip eden on yıl içerisinde Birleşik Devletler istihbaratının bütçesi ve bürokrasisi baş döndürücü bir hızla arttı. Senelik bütçe birkaç milyar dolardan 2011’de 75 milyar dolara çıktı”. 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan’da görevlendirilen yazar, o dönemde ülkeler arasında yaşanan su yüzüne çıkmamış gerçekleri de anlatıyor. Çalıştığı süre boyunca başkanların da CIA’in çalışması konusunda etkili olduğu belirten yazar, Obama döneminde bin Ladin’in bulunması için başlatılan operasyona da kitapta yer vermiş. 2013 tarihli kitap 11 Eylül’den Bin Ladin’in öldürülmesine kadarki zamanı anlatıyor.
ABD Afganistan’da Ne Yaptı?
Kitap sadece sayı ve operasyon bilgilerinden oluşmuyor. Yazarın, CIA’de görev aldığı süre boyunca çalıştığı “partnerleri” ile tanışmaları, o ana dair ayrıntılarla veriliyor. Bu açıdan kitap tek düze bir istihbarat kitabı olmaktan kurtularak yazarın gözlem ve izlenimlerine de yer veriyor, anlatı bu şekilde sürükleyici bir özelliğe kavuşuyor. 2007’de görevinden emekli olarak küresel bir danışmanlık şirketi açan yazar, günlerini ve mesailerini verdiği Bin Ladin’in ele geçirilmesi operasyonunu artık dışarıdaki bir vatandaş gibi haber alıyor. Yakın zamanda çokça tartışılan ABD, Afganistan’da kalmalı mı sorusuna doğrudan bir cevap vermek yerine şu sözlerle cevap veriyor: “Bize istihbaratı anlayıp onu önemseyen Washington ve Lincoln gibi önderler lazım.” Kitap bu açıdan ABD’nin kuruluş dönemine dair merak uyandırıcı göndermeleri de içeriyor.
A. Çağatay Bayraktar, Radyo Gedik, Eylül 2022
Habere ulaşmak için tıklayın.