INC. – DAHİLERİN GİZLİ ALIŞKANLIKLARI

Yale Üniversitesi’nin Oldukça Popüler “Dehanın Doğasının Keşfi” Dersinin Yaratıcısı Craig Wright’a Göre Deha Hakkındaki En Büyük 3 Efsane

Tarihin en muhteşem zihinlerini inceleyen Profesör’e göre, dâhilik hakkındaki popüler fikirler derinden kusurludur.

Müzikolog Craig Wright dehayı incelemeye ilk başladığında aklında olağan şüpheliler vardı. Dâhi olmayan bir piyanist olan Wright, Mozart’ın çocukluk bestelerini merak ederken konuyla ilgilenmeye başladı. Daha sonra, şu anda profesör olduğu Yale Üniversitesi’nde konuyla ilgili bir lisans dersi vermeye karar verdiğinde “deha” dendiğinde aklımıza gelen -Leonardo da Vinci’den Albert Einstein’a- alışılmış karakterleri seçti.

Ancak Wright’ın yakın tarihli bir makalesinde açıkladığı gibi, bir dehayı neyin yarattığına dair fikri zamanla çarpıcı biçimde değişti. Farklı geçmiş deneyimlere sahip öğrencilerle yaptığı araştırma ve konuşmalar sayesinde çoğumuzun, kendi benliği de dâhil olmak üzere, istisnai başarı hakkında bir avuç yanlış fikre inandığımız kanaatine vardı. 

Efsane 1: Herkes dâhinin ne olduğu konusunda hemfikirdir. 

Kim bir dâhi olarak nitelendirilir? Şüphesiz tartışmaya açık çok az isim vardır ancak Wright’ın öğrencilerine bu soruyu sorduğunda keşfettiği gibi, düşündüğünüzden daha fazla gri alan söz konusu. Kim Kardashian, temel olarak herhangi bir şeyi bir iş imparatorluğuna dönüştürme yeteneği için ayrıcalığı hak ediyor mu? Dönem üzerinde kimin daha fazla etkisi var; net bir şekilde ağızları açık bırakan atletik yetenekleri olan Olimpiyat oyuncusu Michael Phelps mi, yoksa modern Olimpiyat Oyunları’nın yaratıcısı Pierre de Coubertin mi?

Bu tartışmalar eğlenceli bir oyun doğurur ancak aynı zamanda daha büyük bir dersi de beraberinde getirir. Nitekim Wright, farklı kültürel geçmişlerden gelen öğrencilerin, kimin dâhi olduğu sorusuna farklı cevaplar verdiğini fark edecekti. 

Örneğin bir çift Amerikan yerlisi (Kızılderili) öğrenci “topluluk dehası”nı vurgulamıştı. “Onlara göre, şimdi nesiller boyu çoğaltılan kilim deseni tasarlayan kadın bir dâhiydi ama kimse onun adını bilmiyordu,” diye açıklıyor Wright. Bu arada Asyalı bazı öğrenciler, “(onlara göre) tek bir dönüştürücü birey fikrine bağlı olan Batı dehası hakkında yoğun bir merak dile getirdiler.”

Buradaki nokta, dâhilik anlayışlarından herhangi birinin doğru olmadığıdır. Bunun yerine ders, kimin dâhi olarak adlandırıldığına dair fikrimizin, neyin değerli olduğu ve değerli şeylerin nasıl yaratıldığına dair fikirlerimizle sarılmasıdır. Wright sözlerini, “Deha mutlak bir şey değil; zamana, mekâna ve kültüre bağlı bir insan kurgusudur,” diye bitiriyor. 

Efsane 2: Her şey IQ ile ilgili…

Wright’a göre, sadece bir test uygulayarak veya özgeçmişe bakarak bir dâhiyi görebileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. 

“Görünüşe göre IQ abartılıyor ve diğer standart testler, notlar, Ivy League okulları ve akıl hocaları da öyle,” diye ısrar ediyor. “Stephen Hawking sekiz yaşına kadar okumadı; Picasso ve Beethoven temel matematiksel işlemleri yapamıyordu. Jack Ma, John Lennon, Thomas Edison, Winston Churchill, Walt Disney, Charles Darwin, William Faulkner, Steve Jobs da aynı şekilde akademik anlamda başarısızdı.”

Peki, salt beyin gücü o kadar önemli değilse önemli olan nedir? Tüm dâhiler yüksek notlar almazken neredeyse her biri hem son derece meraklı hem de son derece ısrarcıydı. Wright, “birbirinden tamamen farklı fikirlerin yeni, orijinal olanlarla birleşmesi için rahatlık kapasitesinin ve sonuç elde etmek üzere çalışma alışkanlığı oluşturma yeteneğinin” dehanın gelişiminde esas olduğunu bulacaktı. 

Efsane 3: Fırsatın olsaydı bir dâhi olmak isterdin.

Ne yazık ki dehanın harika şeyler başaran olağanüstü bir şeyken dâhinin berbat bir insan olduğu fikrinin kökleri gerçekliğe dayanıyor. Ernest Hemingway berbat bir kocaydı. Marie Curie garip bir anneydi. Steve Jobs’ın kimi tiksindirici hikâyeleri efsanevidir. 

Ancak dehanın çoğu zaman başkaları için bir bedeli olduğunu hepimiz duymuşsak da dâhinin kendisi için de yüksek bir bedeli olduğunu tam olarak kavrayamıyoruz. Wright, dersin başında öğrencilere dâhi olmak isteyip istemediklerini sorduğunda dörtte üçü ellerini kaldırır. Bir dönem boyunca dâhilerin hayatlarını inceledikten sonra sadece dörtte biri hâlâ onların peşinden gitmek ister.

Elbette çoğumuz ne kadar uğraşırsak uğraşalım dâhi olamayız. Ancak bu pek çok insanın dünyayı değiştirdikten sonra zayıf düşmesine engel teşkil etmiyor. Eğer dâhi addettiklerimiz var olmasalardı tüm hayatımız çok daha yavan olurdu. Ancak Wright’ın çalışması, dâhiliği yüceltenler için söz konusu kavramın gerçekte ne kadar karmaşık olduğuna dair yararlı bir hatırlatmadır.

Jessica Stillman, Inc.com, Temmuz 2022

Habere ulaşmak için tıklayın.

BÜLTEN