ABDÜLKADİR KONUKOĞLU

“Kazanırken kazanıyorsun, kaybederken de kaybedeceksin...”

Niye bırakmadınız Antep’i? Bir sürü iş adamı sizin geldiğiniz noktaya gelince…

İnsanlar şehirlerle, şehirler de insanlarıyla özleşir. Biz orayı terk etmedik, çünkü babalarımız da terk etmemiş. Sanayiyi orada gördük, orada büyüdük, işi evvela oradaki insanlara temin etmemiz lazım. Parayı orada kazanıp gidip başka yere yatırım yapmak içimize sinmez. Bizim tartımız Gaziantep’i büyütmek. Gaziantep’ten sonra da Türkiye’yi iyi bir noktaya getirmeye çalışıyoruz.

“Selamün aleyküm, ben bu fabrikada patronun oğluyum” gibi şeyler yok mu? Yok öyle bir şey!

İnanır mısın askerden gelinceye kadar çalışma saatleri içerisinde idare binasına çıkmadım. Yemeğimi işçilerle birlikte yerdim, işime giderdim. “Ben patronun oğluyum, yukarı babamın yanına çıkacağım”, yok böyle bir şey.

“Bundan daha iyi para mı kazanılır, bundan daha iyi EFT mi yapılır öbür dünyaya?”

14-15 yaşındaki Abdülkadir’in hayali neydi?

Benim o zaman hayalim güzel, iyi bir usta olmaktı. Yani öyle bir usta olayım ki hangi makineye elimi atsam onu tamir edeyim, yapayım. Oldum da… Her makineyi elektrik tesisatına kadar kurarım, anlarım.

Niye insanlar yeri geldiğinde bırakıp gidemiyorlar, egoları mı engel oluyor, ben hata yapamam diye mi düşünüyorlar?
Esası şu; aslında biraz kumar gibi… Ben bu işi başarırım, diyorsun. Başaramadığın zaman da batıyorsun! Kumar da öyle değil mi, ben bu parayı kazanırım, ben bu parayı kazanırım… Duygusal olmayacaksın, yeri geldiğinde şirket satın alacaksın, yeri geldiğinde şirketi satacaksın.

Siz hayal bile edemeyeceğiniz bir kişisel servetin de sahibi oldunuz. Neyi değiştirdi?

Şu anda yine oturur kahvede kâğıt oynarım, tavla oynarım. Ben hâlâ halkın içindeyim.

“İş hayatında evet dediğim daha fazladır. Hayır dediğim çok azdır.”

Konukoglu

Bazen Olmaz Kapak