ZEYNEP BODUR OKYAY

“Hiçbir şey insanın evladından daha değerli değildir.”

Peki burada Zeynep’in hikâyesi nerede? Şu ana kadar bu babanızın hikâyesi…

Babam hep derdi ki, “Evladım ne olursan ol bir baş ol, istersen soğan başı ol.” En iyiyi yapmak ve yapabildiğinin en iyisini gerçekleştirmek için teşvik ederdi. Okulda iyi bir öğrenciydim ben… Babam derdi ki, “Ya Kızılay kolu başkanı olacaksın ya da sınıf başkanı.” Başka hiç- bir şeyi kabul etmezdi. “Yoksa hiç seçime bile girme” derdi.

Harvard’dan döndünüz, zannediyorsunuz ki o 26 kiloyu almış bile olsanız, müthiş bir şey başardınız ve burada sizi kraliçeler gibi ağırlamaları gerekir…

Ama hiç öyle olmadı! Babam “Her şey senin bildiğin gibi değil, kitaplardaki gibi değil, bu ülkenin şartları farklı” diyerek çok uğraştırdı beni. Kendi yolunu bulan biri olduğu için bana hiçbir zaman “Senin alanın şu, görev tanımın şu, bunu yapacaksın, şunu yapacaksın” demedi.

İyi de ben kendimi nasıl ispatlayacağım, patron kızı olarak mı kalacağım? Benim de derdim buydu. Burada kendimi ifade edemediğimi, bir türlü geliştiremediğimi, anlatamadığımı düşünüyordum. Şirketle ilgili enteresan fikirlerim var, gördüğüm örnekler var, onları burada uygulayamamaktan muzdarip böyle bir yedi sekiz yılım geçti…

“Bir gün gittim, hiç unutmuyorum, kapıyı hışımla açtım ve dedim ki, ‘Ben sekreter mıyım, yönetici asistanıyım, neyim ben?’”

Uzun yıllar babanıza kendinizi ispatla geçmiş…

Babamın bana bir tane mektubu var, hâlâ saklarım.

O mektubu şimdi okuduğumda bazı konularda ne kadar haklı olduğunu görüyorum… Benim tabii o enerji ile içim yanıyor, bir şey yapmak istiyorum, kendimi ispat etmek istiyorum. Hayallerim var. “İbrahim Bey’in kızı” olarak değil! İbrahim Bey’in bir başarı hikâyesi var, benim ondan ne eksiğim var?

Ben onun kızıyım zaten, ben de kendi hikâyemi yazabilirim, diye düşünüyordum. Ama insanın burnunun sürtmesi, yanılgılar, yaşanmamışlıklar, içinde kalmalar, eksik hissetmeler bunların hepsi iyi şeyler.

Şu hâlâ sakladığınız mektup…

Bir babanın kızına yazdığı çok özel bir mektup. Hem duygu var içerisinde, hem de öğüt; hem işle ilgili beklentileri var, hem de hayatı boyunca gerçekleştirdiği en büyük eseri yani işi var. Çünkü babama sormuştum, “Ben mi, iş mi” demiştim…

Ama cevabı o mektupta aldınız.

“Hiçbir şey insanın evladından daha değerli değildir” diye yazıyor… (Ağlıyoruz…) “Ama ben, iki kat mesudum, çünkü hem başarılı bir şirketi sana devrediyorum, hem de senin gibi bir evlada devrediyorum.” Ben bunu vefatından sonra çekmecede buldum.

“Gücünüzün sınırını ve neyi nasıl yapabildiğinizi anlıyorsunuz. Sürekli baştan başlamayı, vazgeçmemeyi öğreniyorsunuz.”

Bazen Olmaz Kapak