HANZADE DOĞAN BOYNER

“Önemli olan, içinde o gücü hep hissetmen...”

Siz önemli bir soyadına sahipsiniz, zaten başarmış bir anne babanın eline doğdunuz. Nasıl tanıştınız başarısızlık kavramıyla?

Aslında ben çok şanslıyım çünkü ger- çekten müthiş bir girişimcinin, çok çok başarılı bir iş adamının kızı olarak doğdum. Aynı zamanda da çok güçlü değerleri olan sağlam bir annenin kızı. Ben büyürken annemle babamın “Çok çalışkan olacaksınız, sınıfta en iyi olacaksınız” gibi baskıları hiç olmadı. Daha çok “Ayaklarınızın üzerinde durun, yalan söylemeyin” dediler.

Ben de hayatımda yapabildiğimin en iyisini yapmak istedim. Okulda, ortalama bir öğrenciydim. Hep sınıfımı geç- tim ama takdirlik bir öğrenci de değildim. Ne zaman ki Türkiye’de okumak istemediğime karar verdim, babamın çok büyük bir tepkisi ile karşılaştım.

Kadınlarla erkeklerin bu tip başarısızlıkları yaşarken farklı duyguları var mı?

Aslında dürüst olmam gerekirse bu kadın erkek arasındaki farkı ben pek yaşamadım. “Kadınlar böyledir, erkekler böyledir” diye etiketlemeyi de çok doğru bulmuyorum. Bence duygusal olan erkekler vardır, duygusal olan kadınlar vardır, daha az duygusallar vardır, daha rasyonel kadınlar vardır, öyle görüyorum.

Birçok iş adamının da bir işi kurtarmak için iki yıl, üç yıl uğraşabileceğini gözlemledim. Yani bu yapılan bir hata ve bence erkekler de utanıyor hatadan.

“Yirmili yaşların sonlarına doğru ilk defa ‘acaba ben doğru ışı mı yapıyorum? İş kadınlığı benim için doğru yol mu?’ sorusunu sordum. Büyürken bu soruyu sormak aklıma bile gelmemişti!”

Ve nihayet Türkiye’ye döndünüz, hangi yıl?

1999 sonu. “Ne yapacak Hanzade, hangi şirkete girecek çalışacak…” Konuşuyoruz tabii aile içinde. Vuslat, Hürriyet’te çalışıyordu o zaman. Ben de aslında gelirken kafama ne yapacağımı koyarak gelmiştim. Çünkü bakıyordum Doğan Medya Grubu’na, geleneksel bir yapı; gazeteler, televizyonlar, radyo. Ama o kadar emindim ki teknolojinin bu sektörü dönüştüreceğinden. Bu sektör değişecek, dönüşecek, bundan emindim. O yüzden geldim ve Doğan Online’ı kurdum.

Aydın Doğan’ın kızı olmak meselesiyle nasıl başa çıktınız hayatın içinde, holdingde, hatta ailede?

Ben babamın kızı olmakla ve babamla her zaman gurur duydum. Bence muhteşem biri ama açıkçası Aydın Doğan’ın kızı olduğum için kendi başarımı da sorgulamadım.

Biliyorum ki bugün bu röportajı Aydın Doğan’ın kızı olduğum için yapmıyorsun benimle. Onun da başka bir tatmini var. Onu aşabilmek, kendin olabilmek önemli.

Ak sakallı bir dede gelse ve dese ki “Buraya kadardı Hanzade’ciğim, Ekolay, Doğan Holding falan, her şeye sıfırdan başlayacaksın. İster git oyunculuk oku, ister ne bileyim dünyanın başka yerinde bir hayat kur…”
Ben yeni başlangıçları çok severim. Yaparım. Gider yeni bir hayal kurarım orada da!

“Her şeyin bir anda yapılamayacağını kabul ettim. Her şeyin bir zamanı var ve neyin öncelikli olduğunu görmek hakikaten önemli.”

Bazen Olmaz Kapak